6 Mart 2022 23:34

Kıyı okuyucusuyla buluştu: Bahçekapılı’nın yazısı Artvin…

Kıyı dergisinin 311. sayısı okuyucularıyla buluştu.

Kıyı okuyucusuyla buluştu: Bahçekapılı’nın yazısı Artvin…

61 yıl önce, Ahmet Selim Teymur, Rasim Şimşek, Ziyad Nemli, Adnan Topsakal, Necmi Duman, Osman Akbay, Attila Aşut gibi Trabzonlu değerlerin çıkışını sağladığı iki yapraklı dergiden yıllar içinde ulusal çapta tanınan ve anılan “Trabzon’un kültür sanat ufkunun en soluklu dergisi” durumuna gelen Kıyı dergisinin sahipliğini Fethi Yılmaz, yazı işleri sorumlu müdürlüğünü Şermin Yılmaz yapıyor.

Zekeriya Saka, Bekir Gerçek, Mehmet İş ve Alâettin Bahçekapılı’nın yayın kurulunda bulunduğu derginin görsel yönetmenliğini Mustafa Reşit Sümerkan yapıyor. Tasarımını Sergen Sungur, dilsel düzeltmesini Ömer Turan’ın yaptığı derginin bu sayısında Yaşar Miraç, Güner Yalçın, Zekeriya Saka, Ertan Tokinan, Mustafa Duman, Hilmi Köksal Alişanoğlu, İhsan Topçu, Gülçin Sahilli, Raif Özben, Ömer Turan, Tayfun Pirselimoğlu, Filiz Kakışım Çolak, Şaner Alap, Mehmet İş, Ömer Faruk Ciravoğlu, Zekeriya Çavuşoğlu, Esra Tırnık, Ruhi Türkyılmaz, Turhan Eyüboğlu ve Mustafa Reşat Sümerkan’ın ürünleri yer alıyor. Dergide ayrıca iki oylumlu bölüm var: İranlı kadın yazar Marzieh Sotoudeh’in Mustafa Balel-Saber Moghaddami ikilisinin çevirdiği “Aşk” adlı öyküsü ve Mustafa Balel’in yazarla yaptığı söyleşisi dergiye ayrı bir ufuk açıyor. Alâettin Bahçekapılı’nın kaleme aldığı “Karadeniz Dediğin Deniz Değil İnsan” başlıklı 10 sayfalık yazıda Karadeniz’in yazın dünyamızın ürünlerine yansıyış biçimi genelinden hareket edilerek Artvin özeline değiniliyor.

7 Mart Artvin’in 45 yıllık esaretten sonra Türkiye topraklarına yeniden katılışının 101. yıldönümü. Bu nedenle Alâettin Bahçekapılı’nın Kıyı dergisinin 311. sayısında yer alan “Karadeniz Dediğin Deniz Değil İnsan” yazısının Artvin bölümünü Artvinlilere armağan olarak yayımlandı. İşte o yazı:

ARTVİN’İ YAZANLAR

“Görünce milletin gücünü / Can can açılmış Ardahan Artvin, / Ağaçlarda düzlerde.

Terk etti batıdaki düşman dövüşmeden ölümü, / Her zaman bu böyledir / Ölümsüzlerde.

Ağlıyor doğarcasına halk, / Üstüne kurtarıcı süngülerin / Bir bismillah vardı yüzlerde.” (Dağlarca)

Evet bu yazımızda, türkülerle-koşmalarla-güzellemelerle-atışmalarla-deyişlerle halk yazınından beriye, doğasal özellikleri-güzellikleriyle olduğu denli, insanının yaşadıkları topraklar için giriştikleri savaşımlarla-savaşlarla yazın dünyamızda iz bırakan bir ilimizden, Artvin’den söz edeceğiz.

Adresi Dayalı Nüfus Kayıt Sistemine göre 2021’de 169.543 kişi yaşıyor Artvin’de. 7 bin 469 km2 yüzölçümü ile ülkemiz topraklarının yüzde 1’i büyüklüğünde bir kent. Adının İskit beylerinden birisinin adı olduğuna inanılmaktadır. İskit beyinin adı olarak önce Artvani, daha sonra ise, Osmanlı zamanında Artvini olarak söylenegelmiştir.

Osmanlı’nın son döneminde, 45 yıl Rusya-İngiltere ve Gürcistan’ın egemenliğinde kalan bölge 7 Mart 1921 diplomatik yollarla Türkiye topraklarına katıldı. 1923’te (4,5 ay kadar) Ardahan’a bağlı ilçe, 1924’te il yapılan Artvin, 1933’te Rize merkez olmak üzere Çoruh vilayetine çevrildi. Bu karar 1936’da değiştirilerek Artvin Rize’den ayrıldı; Artvin Merkez, Hopa, Borçka ve Şavşat kazaları ile önceden Erzurum’a verilmiş Yusufeli Kazası Çoruh adıyla il yapıldı; ancak 1956’da adı yeniden Artvin olarak aslına döndürüldü.

Bugün Artvin, dağların arasına gömülmüş olan ve tabanı bu kısımda 225 m. yükseklikte bulunan Çoruh ırmağının kıyısındaki Çayağzı (eski adı Korzul) Mahallesi’nden başlayarak ırmağın çok dik olan sol yamacında, yerleşmeye mümkün olduğu kadar elverişli basamaklar üzerinde yayılır. 300-400 m. Yükseklikte Ortamahalle, 550 metrede Çarşı Mahallesi, Dere Mahallesi, Balcıoğlu Mahallesi, eski adı İskebe olan Yenimahelle ve en yüksek yerleşim olan (800-900 m.) Çamlık Mahallesi ana yerleşim yerleridir. Eskiden yazlık yerleşmeler bulunan bin 100 metredeki Kafkasör Yaylası, günümüzde turistik tesisleri ve boğa güreşleriyle adından söz ettirmektedir.

Güneydoğusunda Ardahan, güneyinde Erzurum, batısında Rize bulunan Artvin’in, kuzeybatısındaki Karadeniz’e yaklaşık 50 km’lik kıyısı vardır ve deniz ulaşımı daha çok Hopa limanı aracılığıyladır.

Yapılan araştırmalar Artvin ve yöresinde MÖ 3000 yıllarından bu yana yerleşen toplulukların bulunduğunu ortaya çıkarmaktadır. Yöreye sırasıyla Hurriler, Urartular, Kimmerler, İskitler, Bizanslılar, Bagratlılar, Selçuklular ve Osmanlılar egemen olmuştur.

Karadan ulaşımı eskiden beri zor olan Artvin, belki de bu nedenle, çok fazla gezginin uğradığı bir yer olma özelliğini taşımaz. Ünlü gezgin Evliya Çelebi, Seyahatname’sinde kısaca söz eder Artvin’den: Bölgenin yönetsel bölümlenmesini, gelir kaynaklarını, kalelerinin durumunu yazar.

Araştırmacı Per Minas Bıjışkyan’ın (Trabzon 1777-1851) İstanbul’un Anadolu Hisarı’ndan başlayarak bütün Karadeniz kıyılarını dolaşıp gözlemlerini ve bulgularını anlattığı Karadeniz Kıyıları Tarih ve Coğrafyası kitabında da bölgeden söz edilir, 1817’deki durumu sergilenir:
“Arkava (Arkavi), buradaki halk kâmilen Lazlardan ibarettir, Gürcü tacirler de vardır. Kâtip Çelebi’nin anlattığına göre, buradaki halk vaktiyle muhtelif mezheplere ayrılmıştı, fakat şimdi hepsi de sabit Müslümandırlar…. (s. 64)

Gönye, İyi vaziyette bir kalesi bulunup (…) çoğu Hıristiyanlıktan dönme Lazlardan ibarettir. Sultan Ahmed para sıkıntısı içine düştüğü vakit, askerlere tevzi edilmek üzere burada deriden para bastırmış olduğundan kaleye Gönye adı verilmiştir.

Arrianos’un anlattığına göre, bu taraflardaki halk kavgacı insanlar olduklarından Pontoslularla çarpışırlardı ve hatta Ksenofon ile de savaşmışlardır.

Coroh (Çoruh) veya Fasis meşhur nehri (eski adı Fison), …ağzı kumla dolmuş sığ bir yerdir. Kumların içinde rastlanan altın parlaklığı, suların dağlardan altın kırıntıları getirdiği zannını verir, fakat bunu tahkik edemedik. Tevrat’da bu nehirden bahsedilirken orada altın bulunduğu ve aynı memleketin altınının saf olduğu söylenir. Filvâki, bu taraftaki dağlarda Gümüşhane’ye kadar ve hususiyetle nehrin dibinde çok maden vardır.” (s. 65)

Artvin yöresel halk yazını yönünden varsıl illerimizden biridir. Özellikle XVIII. yüzyıldan sonra Artvin yöresi halk şiirinde büyük bir gelişme görülür. Bu yüzyıldan başlayarak günümüze değin geçen 2 yüzyılda şiir söyledikten sonra günümüze kalabilmiş ozan sayısı 100’den fazladır. “Badeli âşık” geleneği bu iki yüzyıllık süreç içinde yaşam biçimini en derli toplu yansıtan bir kaynak olmuştur. Artvin’de XVIII. yüzyılda anılmaya değer 12, XIX. yy.’da 52 ve XX. yy.’da da 40 dolayında halk ozanı yetişmiştir. Bu uzun süreç içinde dışa kapalı bir yaşam sürmüş olan Artvin yöresi insanı, özellikle, yakın çevreyle bile bağlantısının kesildiği zorlu kışlarda daha da içine dönük yaşama durumunda kalmıştır. Kırsal kesim insanı uzun kış gecelerini, köy odalarında geçirirdi. Bu insanların en büyük eğlencesi olan bu tür toplantıların en gözde kişisi “Badeli âşık” idi. Köylüler, kendi içinden çıkmış olan saz şairini bu toplantılarda bağrına basmakta, böylece bu ilgiyle halk ozanlığı gelişmekte ve ortaya sayısız şiir çıkmaktaydı:

“Artvin yaylaları, namlı dağları / Kafkas etekleri sayılır gider / Hele yazın doyulmaya çağları / Cennet misalidir deyilir gider. // Arsiyan, Karçkallar, Altıparmaklar / Sayısız yayılan sürüler saklar / Dağlardan fışkıran coşkun ırmaklar / Pınarları içen bayılır gider. // Yığılı yaylası, Kürdevan Dağı / Borçka Hopalının yazır durağı / Görülmeye değer insan yığnağı / Hele bol sürüler yayılır gider. // Medheder tanıtır Âşık Efkar’ın / Pancarcı başın, yayla diyarın / Eylül gelir soğuk esen rüzgârın / Yurtların kimsesiz koyulur gider.”

XX. yy.’a geçiş döneminde yaşayan Efkâri’nin bir şiiri bu.

Halk ozanları açısından Artvin’in en zengin yeri Yusufeli İlçesi’dir: Yarimî, Sultan Dildarî, Mehmet, Keşfî, Nihanî, İlhami bu ilçenin yetiştirdiği ozanlardandır.

Şavşat ve Ardanuç ilçeleriyle Yukarı Maden Köyü de yetiştirdiği halk ozanları sayısı bakımından oldukça önemlidir Artvin’in.

Halk ozanları genellikle yöre kültürünün günümüze taşınmasında etkili olmuşlar, yörenin ve insanlarının yaşadığı olaylara, sorunlara bir anlamda “tarih düşmüşler”dir:

“Şavşat Dağları’nda çiçekler açmaz / Kanadı kırılmış turnalar uçmaz / Osmanlı ahdetmiş sözünden geçmez / Dağlar taşlar kızıl kana boyandı.” dizeleriyle Âşık Didarî, “93 Harbi” olarak adlandırılan 1877-78 Osmanlı-Rus Savaşı’ndaki durumu yansıtır.

Bu savaştan sonra Kars, Ardahan ve Batum sancaklarıyla Artvin 40 yıl sürecek bir işgal dönemine girer. Bu dönemin yol açtığı göçler, çatışmalar içindeki bireylerin yaşadığı acılar hem yerel halk yazınına, hem de ulusal yazına yansır. Bu nedenledir ki Artvin doğumlu yazar-ozanların dışında sayabileceğimiz Behçet Kemal Çağlar, Ceyhun Atuf Kansu, Nâzım Hikmet, Ömer Bedrettin Uşaklı, Nejat Uygur, İlhan Demiraslan, Kemal Özer, Yunus Zeyrek, Âşık Zülali, Posoflu Müdamî, Âşık Murat Çobanoğlu ve Şeref Taşlıova da Artvin’den, Artvin insanından söz eder şiirlerinde, ürünlerinde.